Dijital çağın hızla evrilen jeopolitik manzarası, kurumların bulut altyapılarını yönetme biçimlerini köklü bir şekilde değiştiriyor. 2025 yılında Gartner tarafından tanımlanan geopatriation (jeotayin) kavramı, küresel bulut hiper ölçeklendiricilerinden (hyperscaler) bölgesel veya ulusal alternatiflere iş yüklerinin ve verilerin stratejik olarak taşınması sürecini ifade ediyor. Bu trend, sadece bir maliyet optimizasyonu stratejisinden çok daha fazlasını temsil ediyor; veri egemenliği, ulusal güvenlik ve jeopolitik risklerin azaltılması etrafında şekillenen yeni bir dijital paradigmayı simgeliyor. Gartner’ın çarpıcı tahminine göre, 2030 yılına kadar Avrupa ve Orta Doğu’daki işletmelerin %75’inden fazlası, sanal iş yüklerini jeopolitik riski azaltmak için tasarlanmış çözümlere taşıyacak; bu oran 2025’teki %5’in altındaki seviyeden dramatik bir sıçramayı temsil ediyor.
Bu dönüşüm, küresel teknoloji ekosisteminde üç temel güç tarafından destekleniyor: artan veri yerelleştirme yasaları, ABD CLOUD Yasası gibi sınır ötesi veri erişim endişeleri ve ticaret anlaşmazlıklarından kaynaklanan operasyonel belirsizlikler. Bankalar ve hükümetlerle sınırlı olan bulut egemenliği endişesi, artık küresel istikrarsızlık arttıkça çok daha geniş bir kurum yelpazesini etkiliyor. Kurumlar için bu, sadece verilerin nerede depolandığı değil, aynı zamanda bu verilerin hangi yasal yargı alanına tabi olduğu ve hangi hükümetlerin potansiyel olarak erişim talep edebileceği sorusuyla yüzleşmek anlamına geliyor.
Geopatriation Kavramının Temelleri
Tanım ve Kapsamı
Geopatriation, özellikle coğrafi veya bölgesel gereksinimler, sınırlamalar veya riskler nedeniyle bulut altyapısının ve veri depolama, işleme veya diğer hizmetlerin geri getirilmesi çabalarını ifade eder. TechRxiv’de yayınlanan bir akademik çalışmada geopatriation, “jeopolitik, düzenleyici veya yargı risklerine maruz kalmayı en aza indirmek için iş yüklerinin ve verilerin egemen veya bölgesel uyumlu bulutlara kasıtlı olarak yeniden dağıtılması” olarak tanımlanmaktadır.
Bu kavram, daha geniş bir terim olan bulut repatriasyonundan (cloud repatriation) farklılaşır. Bulut repatriasyonu, genel olarak bulut hizmetlerinin kamu bulutundan özel buluta veya yerleşik altyapıya taşınmasını ifade ederken, geopatriation özellikle jeopolitik ve bölgesel egemenlik endişeleriyle motive edilen bir bulut repatriasyonu biçimidir. Geleneksel bulut repatriasyonu maliyet veya kontrol için iş yüklerinin yerleşik altyapıya geri taşınmasına odaklanırken, geopatriation stratejik olarak iş yüklerini jeopolitik aksaklıklara karşı dayanıklılığı artırmak için egemen veya bölgesel uyumlu bulutlara taşır.
Bulut Repatriasyonundan Farkları
Geopatriation ve bulut repatriasyonu arasındaki temel farklar şu şekilde özetlenebilir:
Bulut Repatriasyonu: Öncelikli olarak maliyet, kontrol ve performansa odaklanır; ölçeklenebilirliği azaltabilir ve genellikle işletmelerin iş yüklerini tamamen kendi yerleşik altyapılarına geri getirmelerini içerir.
Multi-Cloud Stratejisi: Satıcı çeşitliliği ve yedekliliğe öncelik verir ancak zayıf egemenlik garantileri sunar ve birden fazla bulut sağlayıcısı arasında iş yüklerinin dağıtılmasını içerir.
Geopatriation: Egemenlik ve jeopolitik dayanıklılığa odaklanır; yargılar arası güven gerektirir ve verilerin ve iş yüklerinin belirli coğrafi sınırlar içinde kalmasını sağlamayı hedefler.
TrueFoundry’nin analizine göre, geopatriation “bulut ve yapay zeka mimarileri seçerken yerellik ve egemenlik göz önünde bulundurularak seçilmesi anlamına gelir”. Bu, örneğin bir Avrupa işletmesinin iş yüklerini ABD merkezli bir kamu bulutundan AB egemen bir bulut hizmetine kaydırarak tüm verilerin AB yargı alanı altında kalmasını sağlaması anlamına gelebilir.
Geopatriation’ın Yükselişinin Arkasındaki Güçler
Jeopolitik Belirsizlik ve Riskler
Dünya giderek daha belirsiz hale geliyor. Çatışmalar, uluslararası ticaret kurallarındaki değişiklikler veya artan siyasi gerilimler nedeniyle, jeopolitik belirsizlik, bulut hizmetleri sunan veya kullanan kuruluşlar için kritik bir soru ortaya çıkarıyor: Coğrafi siyasi manzara genelinde yayılmış altyapıya veya şirketlere bağımlı olduğunda hizmetlerin kesintisiz kalacağı nasıl garanti edilir?
Gartner’ın 2025 araştırması, ABD dışındaki CIO’ların %50’sinin bölgesel faktörlere dayalı olarak satıcı etkileşimini değiştirmeyi planladığını gösteriyor; bu oran ABD CIO’larının sadece %31’i ile karşılaştırıldığında önemli bir farktır. Aslında, ABD dışındaki CIO’ların üçte biri, kendi bölgelerinde merkezleri bulunan satıcılarla etkileşimi artırmaya bakıyor (ABD CIO’larının sadece %16’sına kıyasla).
Veri Egemenliği ve Yerelleştirme Yasaları
Geopatriation’ın büyüyen bir ilgi alanı olmasının temel nedenlerinden biri, dünya genelinde hızla çoğalan veri egemenliği ve yerelleştirme yasalarıdır. Veri egemenliği, bir ülkenin sınırları içinde toplanan veya depolanan verilerin, o yönetim organının yasalarına ve düzenlemelerine tabi olması gerektiği anlamına gelir.
2025 yılında öne çıkan veri egemenliği düzenlemeleri şunlardır:
GDPR (Avrupa Birliği): Kişisel veri korumasını temel bir hak olarak belirler ve sınır ötesi erişimi sıkı şekilde kontrol eder. Schrems II kararı, bu kuralları daha da sıkılaştırmış ve Standart Sözleşme Hükümleri kullanıldığında bile ek güvenlik önlemleri talep etmiştir.
AB Veri Yasası: 12 Eylül 2025’te yürürlüğe giren bu yasa, kişisel olmayan ve endüstriyel verileri ele alarak egemenliğin kişisel bilgilerin ötesine geçtiğini vurguluyor.
NIS2 Direktifi: Ekim 2024’te üye devletler tarafından uyarlanmış ve 2025 boyunca uygulamaya konulmuş olan bu direktif, kritik altyapı ve endüstri yükümlülüklerini genişletiyor.
ABD CLOUD Yasası: ABD merkezli sağlayıcıların, verilerin fiziksel olarak nerede depolandığından bağımsız olarak, tuttuğu verilerin açıklanmasını ABD makamlarının zorlayabileceğini yetkilendirir. Bu sınır ötesi erişim, özellikle AB ve Asya’daki diğer ülkelerin egemenlik çabalarıyla doğrudan çatışır ve egemen bulut girişimleri için bir katalizör haline gelmiştir.
Hindistan, Brezilya, Çin, Vietnam, Suudi Arabistan gibi ülkeler de bazı veri türlerinin yerel olarak saklanmasını gerektiren veri yerelleştirme kuralları oluşturmuştur. Bu düzenleyici ortam, küresel bulut stratejilerini yeniden şekillendiriyor ve kurumları bölgesel uyumu sağlamak için altyapılarını yeniden yapılandırmaya zorluyor.
Siber Güvenlik ve Ulusal Güvenlik Endişeleri
Yeni siber güvenlik standartları, uluslararası sağlayıcıları kullanarak değerlendirmeyi geçmeyi zorlaştırıyor veya özel veya hassas verilerin yerel olarak depolanmasını ve işlenmesini zorunlu kılıyor. Avrupa Komisyonu’nun 2020 Avrupa İçin Veri Stratejisi İletişimi’nde resmi olarak ortaya koyduğu “dijital egemenlik” kavramı, “bilgilerin Avrupa’da depolandığı, işlendiği ve değerli kullanıma konulduğu tek bir Avrupa veri alanı” yaratmayı hedefliyor.
Gartner’ın 2025 Dünya Çapında Dijital Egemenlik Anketi, Avrupa’nın artık egemen bulut piyasası için yeni bir en önemli itici güce sahip olduğunu gösteriyor: sınır ötesi veri taleplerine karşı koruma. Bu, hassas verilere yabancı erişim konusundaki artan endişeyi ve egemenliğin artık sadece uyumluluk ve kontrolle ilgili olmadığının, özerkliğe daha fazla odaklandığının açık bir işaretidir.
Geopatriation Stratejileri ve Uygulama Yaklaşımları
Beş Temel Koruma Stratejisi
Gartner’ın araştırmasına göre, jeopolitik risklerle veya ilgili kesintilerle karşı karşıya olan bulut iş yüklerini korumak için kuruluşların izleyebileceği beş temel seçenek vardır:
- Güçlendirme (Reinforcement): Hiper ölçeklendiricilerle hizmetlere devam edilir ancak bulut ortamı daha fazla güvenlik önlemleriyle güçlendirilir (örneğin, yerelleştirilmiş depolama ve işleme veya güvenlik duvarları gibi ek güvenlik özellikleri).
- Yeniden Dağıtım (Redeployment): Hiper ölçeklendiricilerle hizmetlere devam edilir ancak en riskli iş yükleri farklı bir bulut kurulumuna yeniden dağıtılır (yani, düzenleme veya yaptırımlar nedeniyle yeni gereksinimlere giren bir kurulum).
- Kaldırma (Removal): Riskli iş yükleri hiper ölçeklendiriciden kaldırılır ve yerel bir bulut sağlayıcısına farklı bir bulut kurulumuna yeniden dağıtılır.
- Repatriasyon (Repatriation): Tüm iş yükleri yerleşik bir çözüme taşınır.
- Riski Kabul Etme: Kesinti risklerini kabul edilir ve hiçbir değişiklik yapılmaz.
“Kaldırma” ve “repatriasyon” seçeneklerinin her ikisi de geopatriation biçimleridir – bulut iş yüklerinin yerel bölgeye veya ülkeye taşınması.
Egemen Bulut ve Bölgesel Sağlayıcılar
Geopatriation’ı gerçekleştirmek için kuruluşlar, özel bulut, yerleşik bulut veya bare-metal altyapıya ihtiyaç duyar. Küresel egemen bulut pazarının 2024’te 96,77 milyar USD olduğu ve 2033’e kadar %23,8 CAGR ile büyüyerek 648,87 milyar USD’ye ulaşacağı tahmin ediliyor.
Gerçek Avrupa Egemen Bulut Sağlayıcıları:
AB menşeli sağlayıcılar olan OVHcloud, Impossible Cloud, SpaceTime ve Cubbit gibi şirketler, gerçek veri ikametini AB yasaları altında sunuyor. Bu sağlayıcılar, yabancı bir ana şirket olmadığı için operasyonlar yerel olarak yürütülüyor ve yasal yargı Avrupa’dadır. Örneğin, İtalyan uzay teknolojisi firması Planetek, Avrupa’nın hassas uydu ve coğrafi uzamsal verilerinin kontrolünü kendi sınırları içine getirmek için Bologna merkezli Cubbit ile bir egemen, coğrafi olarak dağıtılmış depolama sistemi kurmak için anlaşma imzaladı.
Hiper Ölçeklendiricilerin Egemenlik Çözümleri:
AWS, Microsoft ve Google gibi büyük hiper ölçeklendiriciler de egemenlik endişelerine yanıt veriyor:
- AWS European Sovereign Cloud GmbH: 2023’te Almanya’da başlatılan bu hizmet, AB müşterileri için daha güçlü kontrol vaat ediyor, ancak kontrol ve yönetişim hala ABD’deki Amazon’a bağlı kalıyor ve ABD CLOUD Yasası hala geçerlidir.
- Microsoft Azure Cloud for Sovereignty: Avrupa’da Azure bölgeleri, uyumluluk araçları ve hükümetlere ve düzenlenmiş sektörlere yönelik ortaklık modelleriyle pazarlanan bu hizmet, güçlü bir uyumluluk hikayesi sunuyor ancak Microsoft hala ABD’den yönetiliyor.
- Google Cloud: Google Cloud da AB dijital altyapısını desteklemek için egemenlik odaklı çözümleri geliştirmiş, örneğin Alman ordusunun kullanacağı hava boşluklu bir Google dağıtılmış bulut versiyonu oluşturmak için Almanya Federal Bilgi Güvenliği Ofisi (BSI) ile işbirliği yapmıştır.
GAIA-X Girişimi
GAIA-X, Avrupa için birleşik, güvenli bir veri altyapısı geliştirme planını potansiyel olarak geliştirmeye yönelik bir girişimdir. 2019’da eski Almanya Ekonomi İşleri Bakanı Peter Altmaier ve Fransız meslektaşı Bruno Le Maire tarafından başlatılan bu girişim, şeffaflık, açıklık, veri koruma ve güvenlik gibi Avrupa değerlerine dayanan dijital yönetişim geliştirmeyi amaçlıyor.
GAIA-X’in hedefi, şirketlerin verileri güvenilir bir ortamda paylaşabildiği ve sahiplerin verileri üzerinde egemenliği koruduğu ekosistemleri destekleyerek dijital egemenliği teşvik etmektir. Belçika’da yerleşik olan ve kar amacı gütmeyen uluslararası bir dernek (AISBL) yasal biçimine sahip olan girişim, sağlık, enerji ve mobilite gibi alanlarda sektörel “veri alanları” gelişimini teşvik etmeyi hedefliyor.
Francesca Musiani’ye göre, “GAIA-X tek bir bulut değil, açık standartlar aracılığıyla birbirine bağlı düğümlerin bir ekosistemidir; bu, güç yoğunlaşmasını özellikle Avrupa dışından bir oyuncunun elinde önlemesi beklenir”. Proje, Avrupa dışı sınır ötesi yasalardan muafiyet gibi yasal bir boyut da içeriyor; sağlayıcılar, yabancı sınır ötesi yasaların Avrupa verilerini tehlikeye atmamasını garanti etmelidir.
Geopatriation’ın Faydaları ve Zorlukları
Stratejik Avantajlar
Gelişmiş Veri Egemenliği ve Uyumluluk: Geopatriation, kuruluşların veri ikameti, uyumluluk ve yönetişim üzerinde daha fazla kontrol kazanmalarına yardımcı olur. Bu artan kontrol, yerel düzenlemelerle uyumu iyileştirebilir ve veri gizliliği veya ulusal çıkarlar konusunda endişe duyan müşterilerle güven oluşturabilir.
Jeopolitik Risklerin Azaltılması: İş yüklerini egemen ortamlara taşıyarak, kuruluşlar küresel istikrarsızlıktan kaynaklanan veri ayak izini azaltabilir. Bu, hizmetlerin yabancı hükümet kararlarından veya ticaret anlaşmazlıklarından etkilenme riskini azaltır.
Operasyonel Dayanıklılık: Gartner analistine göre, “egemen bir buluta geçiş, kuruluşun verilerinin daha iyi kontrol edilmesini ve süreklilik sağlamasını sağlar”. Yerel altyapı, özellikle düşük bant genişliği ve yüksek gecikme olan bölgelerde daha iyi performans sunabilir.
Müşteri Güvenini Artırma: Verilerin yerel olarak tutulması, müşterilere verilerinin kendi ülkeleri içinde sıkı gizlilik yasalarına uygun olarak sorumlu bir şekilde işlendiğine dair güvence verir.
Uygulama Zorlukları
Yüksek Maliyetler: Bölgesel altyapı oluşturmak veya coğrafi ayrım için bulut sağlayıcılarına ödeme yapmak, ek harcamalar ekler. Küçük işletmeler için, bu değişim yasal veya teknik kaynaklar olmadan göz korkutucu olabilir.
Teknik Karmaşıklık: Çok ajanlı sistemler gibi yeni mimariler, sağlam veri ve çoklu bulut düzenlenmesine dayanır. AWS Bedrock, Azure AI Foundry ve Google Vertex AI gibi mevcut platformlarla uyumluluğun değerlendirilmesi ve satıcı kilitlenmesine dikkat edilmesi gerekir.
Yetenek Açığı: Hiper ölçeklendirici bulut platformlarının çeşitli yapısı belirli bir beceri seti gerektirir ve bu platformları yönetecek yeteneklerin kıtlığı, kuruluşların bulut öncelikli yaklaşımlarını yeniden gözden geçirmelerine yol açabilir.
Satıcı Kilitlenmesi Kaçınma: Portabilite ve çoklu bulut yeteneği sağlamak için Kubernetes, konteynerizasyon ve Terraform gibi açık kaynaklı araçların kullanılması kritiktir. Dijital egemenlik, belirli bir BT sağlayıcısına veya bulut platformuna bağımlılık olan satıcı kilitlenmesinden kaçınmayı gerektirir.
Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler (KOBİ’ler) İçin Özel Zorluklar: KOBİ’ler, sınırlı kaynakları nedeniyle karmaşık BT altyapılarını yönetme veya karmaşık uyumluluk gereksinimlerinde gezinme konusunda genellikle zorlanır. Verilerinin Avrupa dışında saklanması veya işlenmesi konusundaki endişeler, potansiyel yasal ve uyumluluk risklerine yol açar.
Yapay Zeka ve Geopatriation
AI Veri Egemenliği
Yapay zeka çağında, geopatriation özellikle kritik hale geliyor. TrueFoundry’nin analizine göre, “2030’a kadar %75’in üzerinde Avrupa ve Orta Doğu işletmesinin sanal iş yüklerini geri getireceği” tahmini, Ekim 2025’te vurgulanan “acentik AI” yükselişi ile doğrudan bağlantılıdır. Acentik AI, önceki GenAI girişimlerine göre iş değerine daha doğrudan bir yol sunar, ancak bu yatırımlardan başarılı bir şekilde değer elde etmek, beş temel değer direği boyunca dahili olarak geliştirilmiş yetenekler gerektirir: iş odaklı bir AI yol haritası, net ve ölçülebilir değer hedefleri, iş gücü hazırlığı için beceri geliştirme girişimleri, sağlam veri yönetişimi uygulamaları ve kaynakları yeniden önceliklendirme yeteneği.
AI Güvenlik Platformları
Gartner, 2028’e kadar işletmelerin %50’sinden fazlasının AI yatırımlarını korumak için AI güvenlik platformlarını uygulayacağını tahmin ediyor. Bu platformlar, hem üçüncü taraf hem de tescilli AI uygulamalarını güvence altına almak için konsolide bir yaklaşım sunarak, görünürlüğü artırıyor, kullanım politikalarını uygulayarak ve istem enjeksiyonu ve veri sızıntısı gibi AI’ye özgü riskleri azaltıyor.
Veri egemenliği, verilerin yerel yasalara tabi olduğu bir ortamda, AI’nın verilerin doğru yerlerde depolandığından emin olmak için dağıtılmış altyapıya ihtiyacı vardır. Bazı yargı alanlarında, şirketlerin veriyi taşımak için yasal bir gereklilik göstermesi, uyumluluk nedenleriyle verilerin yerel bir kopyasını tutması veya her ikisini birden yapması gerekir.
Geleceğe Bakış: 2030’a Doğru Trendler
Pazar Büyüme Tahminleri
Küresel egemen bulut pazarının 2024’teki 96,77 milyar USD’den 2033’te 648,87 milyar USD’ye ulaşması ve 2025-2033 döneminde %23,8 CAGR ile büyümesi bekleniyor. Asya Pasifik bölgesi, 2025-2033 döneminde %24,7 CAGR ile en hızlı büyüyen pazar olması bekleniyor.
Bölgesel Öne Çıkanlar:
- Avrupa: 2024’te en büyük egemen bulut pazar payına sahip olup, 45,75 milyar USD değerindeydi. İngiltere pazarının 2025’te 11,27 milyar USD değerine ulaşması, Almanya’nın 10,72 milyar USD ve Fransa’nın 9,13 milyar USD değerine ulaşması tahmin ediliyor.
- Asya Pasifik: 2025’te 41,73 milyar USD değerine ulaşması bekleniyor. Çin’in 9,68 milyar USD, Hindistan’ın 6,74 milyar USD, Japonya’nın 8,51 milyar USD değerine ulaşması öngörülüyor.
- Orta Doğu ve Afrika: 2025’te 11,36 milyar USD değerine ulaşması bekleniyor. Bölgedeki ülkeler, verilerin yerel olarak saklanmasını ve işlenmesini gerektiren veri koruma yasaları çıkarıyor.
Teknolojik ve Düzenleyici Gelişmeler
Dijital Köken (Digital Provenance): Gartner, 2029’a kadar dijital köken yeteneklerine yatırım yapmayı ihmal eden kuruluşların milyarlarca dolarlık yaptırımlarla karşı karşıya kalabileceğini uyarıyor. Bu terim, yazılım, veri, medya ve süreçlerin kökenini, geçmişini ve bütünlüğünü doğrulama yeteneğini ifade eder.
Hibrit ve Çoklu Bulut Modelleri: Kurumlar, maliyet verimliliği ile egemenlik endişelerini dengelemek için hibrit bulut stratejilerini benimsemeye devam edecek. Çoklu bulut stratejisi, satıcı çeşitliliği ve yedeklilik sunarken, geopatriation ile birleştirildiğinde hem esneklik hem de uyumluluk sağlayabilir.
AI Süper Bilgisayar ve Etki Alanına Özgü Dil Modelleri: Gartner’ın 2026 için en önemli teknoloji trendleri arasında AI süper bilgisayar, çok ajanlı sistemler ve etki alanına özgü dil modelleri bulunuyor. Bu gelişmeler, geopatriation stratejilerinin AI iş yüklerini destekleyecek şekilde tasarlanması gerektiği anlamına geliyor.
Uygulama Adımları
Başarılı bir geopatriation uygulaması için beş temel adım önerilmektedir:
- Mevcut Bulut Ortamını Değerlendirme: Hangi iş yüklerinin ve verilerin geri getirilmesi gerektiğini belirlemek için mevcut bulut ortamını gözden geçirin. Maliyet, performans ve güvenlik gibi faktörleri göz önünde bulundurun.
- Strateji Geliştirme: Değerlendirmeye dayanarak, zaman çizelgeleri, maliyet tahminleri ve kaynak tahsisini içeren bir geopatriation stratejisi geliştirin. Stratejinizin iş hedeflerinizle uyumlu olduğundan emin olun.
- Veri Taşıma ve Transfer: Verileri buluttan yerleşik sistemlerinize taşıyın. Bu kritik adım, veri kaybını veya bulut zorluklarını önlemek için dikkatlice planlanmalı ve yürütülmelidir.
- Altyapı Tasarımı: Doğru CPU, RAM ve depolama kombinasyonunu seçerek uygulamanızın gereksinimlerine uygun ve gelecekteki ölçeklenebilirliği sağlayan bir çözüm tasarlayın.
- Test ve Optimizasyon: Canlı trafiği yönlendirmeden önce, yeni ortamda her şeyi titizlikle test edin. Bu, performans testi, güvenlik taraması ve her şeyin beklendiği gibi çalıştığından emin olmak için arıza testi içerir.
- Sonuç ve Öneriler
Geopatriation, küresel bulut ekosisteminde köklü bir dönüşümü temsil ediyor. Jeopolitik belirsizliklerin arttığı, veri egemenliği yasalarının çoğaldığı ve ulusal güvenlik endişelerinin ön plana çıktığı bir ortamda, kuruluşlar dijital altyapılarını yeniden değerlendirmek zorunda kalıyorlar. Gartner’ın 2030 yılına kadar Avrupa ve Orta Doğu işletmelerinin %75’inden fazlasının iş yüklerini geopatriate edeceği tahmini, bu trendin sadece geçici bir moda değil, dijital stratejinin temel bir bileşeni haline geldiğini gösteriyor.
Kuruluşlar için temel öneriler:
Kapsamlı Risk Değerlendirmesi Yapın: Mevcut bulut altyapınızın jeopolitik risklerini değerlendirin ve hangi iş yüklerinin en hassas olduğunu belirleyin.
Hibrit Yaklaşım Benimseyin: Tamamen buluttan uzaklaşmak yerine, küresel bulut sağlayıcılarının ölçeklenebilirliğinden yararlanırken kritik verilerin yerel egemen ortamlarda tutulduğu bir hibrit model düşünün.
Açık Standartlara Yatırım Yapın: Kubernetes ve Terraform gibi açık kaynaklı teknolojileri kullanarak satıcı kilitlenmesinden kaçının ve portabiliteyi artırın.
Düzenleyici Değişiklikleri İzleyin: Veri egemenliği yasaları hızla evrilmektedir. Operasyon yaptığınız tüm bölgelerdeki düzenleyici gelişmeler konusunda sürekli farkındalık gereklidir.
Yeteneklere Yatırım Yapın: Egemen bulut ve çoklu bulut ortamlarını yönetebilecek ekipler oluşturun veya geliştirin.
KOBİ’ler İçin: GAIA-X gibi girişimlerden ve AB düzenlemelerine uygun, uygun maliyetli hizmetler sunan bölgesel sağlayıcılardan yararlanmayı düşünün.
Dijital egemenlik artık sadece uyumluluk ve kontrolle ilgili değil, özerklik ve dayanıklılıkla ilgili. Avrupa’nın dijital egemenlik vizyonu izolasyonla ilgili değil, dengeyle ilgili. Amaç, Avrupa’nın küresel düzeyde rekabet edebilirken yerel kontrolü koruyabilmesini sağlamak, rekabet alanını eşitlemek, bağımlılığı azaltmak ve kıtanın dijital bağımsızlığını güvence altına almaktır.
Sonuç olarak, geopatriation sadece teknik bir göç değil, jeopolitik gerçeklikler, düzenleyici gereksinimler ve stratejik vizyon tarafından şekillendirilen bir paradigma değişimidir. 2030’a doğru ilerlerken, bu trendi benimseyebilen ve etkili bir şekilde uygulayabilen kuruluşlar, giderek belirsiz bir dijital manzarada daha iyi konumlanmış olacaklardır.
